Vitrin

Hakikat bir Güneştir O da kendini gizledi

ABD-AB STRATEJİSİ 02 Eylül 2011

Büyüklerimin kanaati odur ki: Dünyada değişen dengeler bir çok ülkeyi çıkar eksenli yeni arayışlara sevk etti. Hızla yükselişe geçen Çin Hindistan ve Rusyanın Kuzey Afrika ve ortadoğuda hakimiyetlerini arttırmaları tehlikesi karşısında yıllarca ABD ve müttefiklerine hizmet eden diktatörlüklerin bir anda Rusya-çin ve hindistan saflarına geçmesi  tehlikesi baş gösterdi. Müdahale etmediği taktirde  ABD çıkarları olan  arap diktatörlerinin hepsini bir anda  kaybetmekle karşıkarşıya kalacaktı.  ABD bu ülkelerdeki diktaları kendisi yıkarak ve demokraside en az iki muhalif taraf vardır gerçekliğine göre  en az bir parçasını kendi saflarında tutmayı hesapladı..

Pekin yönetimi, ABD-AB güdümlü Libyalı muhalifleri tanımakta uzun süre tereddüt etmişti.  Kısa süre önce Libya lideri Kaddafi’nin devrileceği kesinlik kazanınca, Çin de Libyalı muhaliflerden yana bir tutum sergilemeye başladı. Çin Dışişleri Bakanlığı, Libya halkının taleplerini saygı ile karşıladıklarını duyurdu. Açıklama, Pekin yönetiminin Libya Ulusal Geçiş Konseyi’ni resmen tanıdığı anlamına gelmese de, Kaddafi rejiminin artık gözden çıkarıldığını gösteriyor. “Yeniden yapılandırma sürecinde, teknoloji, personel ve mali kaynaklar konusunda çok fazla yardıma ihtiyaçları olacak. Çin, bu konuda destek vermeye ve gelecekte de yardım etmeye hazır” şeklinde konuşan Çin Sosyal Bilimler Akademisi’nden Afrikauzmanı He Venping, gelişmeler karşısında Çin’in yeni bir Libya politikası izleyeceği görüşünde.

Libya’da Kaddafi yönetimine karşı savaşan isyancıların oluşturduğu Geçici Ulusal Konsey’in dış ilişkiler sorumlusu Mahmud Cibril, hükümet yetkilileriyle temaslarda bulunmak için Haziran 2011 de  Çin’e gitmişti. Görüşmelerde, Çin’in petrol çıkarları bulunan Libya’daki krizin sona erdirilmesi yolları ele alınmıştı. Ardından Pekin, NATO’nun Libya’ya müdahalesinin önünü açan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararında çekimser kalmış, sonrasında da hava saldırılarını eleştirmişti. Çin, Libya lideri Muammer Kaddafi’ye istifa çağrısında bulunan ülkeler arasında da yer almamıştı.

 İtalya, Fransa, Kuveyt ve Katar isyancılara yardım sözü vermiş, Çin, krizin başlangıcında; Şubat ayında 30 bin işçisini Libya’dan tahliye etmişti.

Aynı aile içinde ki bütün kardeşlerin hemen her konuda aynı fikirde olmaları ve her konuda beraber hareket etmeleri beklenemezse   ABD-AB projesine karşı çıkan, yapılan bombardımanı haçlı savaşına benzeten ve uluslararası hukukun çiğnendiğini yüksek sesle dile getiren ise Rusya’nın liderliğindeki Hindistan ve Çin bloğununda menfaatleri doğrultusunda ayrı düşmeleri bizi şaşırtmamalı . Ama Libya olayı bu kadar basitte açıklanamaz..

 Kanaatimiz şu ki Rusya-çin-hindistan bloğu çıkarları olan Libyada ki  dikta yönetimini kendi safına çekmek istedi. Bu ABD-AB bloğunun  libyadaki  çıkarlarını tümden kaybetmesi demek.  ABD-AB bloğu ise bu tehdite karşı Kaddafi yönetimini gözden çıkararak Libya halkının iç dinamiklerini kaddafiye karşı organize etti. Ayaklanmaların ilk günlerinde Rusya Kaddafiye verdiği  koruma sözü unutarak onu yanlız bıraktı.  Çaresiz kalan Kaddafi   ayaklanmalara karşı  ABD-AB bloğuna 350 milyar dolar ödeyerek kendisini ve iktidarını eylemcilerden korumasını için verdi.  Söylentilere göre oğul Seyfülislam Kaddafi  isyancıların başına geçerek  devrim yumuşak gerçekleşecek belkide Kaddafi ailesi korunacaktı. Zaten eylemci liderlerinin  çoğu da  Kaddafinin bakanlarıdır. Oğul Seyfülislam Kaddafi anlaşmayı bozar ve başında olması gereken eylemciler yerine babasını etrafında kalan güçlerin başına geçerek bir iç savaşı başlatır. Belkide çekilmeyi düşünen baba Kaddafi bir anda kendini bir çaresizliğin içinde bulur, fakat  insiyatifi oğluna kaptırmıştır. Kaddafi ise artık delirmiş ve çıldırmış haldedir.

Aynı durum tüm diktatörler içinde geçerlidir. Zamanında çekilmesi gereken liderler bunu neden yapmamış olabilir. Diktatör liderler ülkelerinde demokrasinin öncüleri olabilir kendileride sembolik olarak ülkelerinde kalmaya devam edebilirler ve değişimin kapılarını aralayan liderler olarak tarihe geçebilirlerdi. Niçin Bunu yapmadılar. Kandırıldılar mı yoksa yalnız mı bırakıldılar. Yoksa etraflarına toplanan destekçileri ile bu demokrasi oyununda ABD-AB bloğuna karşı Rusya bloğunu savunan bir muhalefetin tohumlarını mı ektiler..

İslam dünyası ırakta yaşananlardan hiç ders almamış Batı ve doğunun bu küresel dansında bölge halkları hala  kendilerini kullandırıyor ülkelerindeki  olası   iç çatışmalarda  el altında tutulan piyonları oynuyorlar..

 

Yorum bırakın